Kıbrıs'ta Yaşam Bölüm 4

Kıbrıs’ta Yaşam başlıklı blog serimin bu 4. kısmında sizlere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin en önemli ve gelişmiş 3 Şehrinden bahsedeceğim.

Kıbrıs’a gelipte denize girmemek olur mu? Denize girmek için adanın doğubölgesine gitmenizi ve  burada bulunan altın kumlu plajları, açık mavi denizleri keşfetmenizi öneririm. Bu yüzden tanıtımıma bir ortaçağ kentini andıran Gazimağusa ile başlamak istiyorum. Etrafı surlarla çevrili, ve surların içi ise tarihi binalar ve kaleler ile dolu olan bu şehirde; Genellikle kiliseleri camiye dönüştürdüklerini görebilmeniz normaldir. Bu yapılardan en önemlisi eski adıyla “St Nicholas Katedrali” olarak bilinen fakat günümüzde “Lala Mustafa Paşa Camii” olarak adlandırılan tarihi yapıdır. Caminin önündeki ağaç cümbez ağacı ve adadaki en yaşlı ağaçtır. Bu arada yolda giderken genelde bütün tabelalarda Famagusta ismini görürüz ve buda Gazimağusa’nın Yunanca’da ki karşılığıdır.Ve burası Namık Kemal’in sürgün edildiği yer olarak ta bilinir. Namık Kemal Zindanı’nı şehir merkezinde gezmenizde mümkün ve sadece 2 liraya. Kapalı Maraş ise, Kıbrıs sorununun en gözle görülür yeridir. Hayatın durduğu yer olarak adlandırılabilecek bu bölge; Deniz kenarında terkedilen oteller, restoranlar,dükkanlarla dolu. Son olarak, Mağusa’ya gitmişken en ucuz beache de gitmemek olmaz :)…Palm Beach mutlaka gidip o muhteşem denizine girilesi bir yer.

 

Diğer en sevdiğim adresim Kyrenia yani Girne… Buraya geldiyseniz ilk gitmeniz gereken yerlerden biri Bellapais Manastırı. Burası tam bir manzara izleme noktası. Ayrıca inanılmaz otantik bir yerdir, burada Kıbrıs gezinizin bir gecesini geçirebilir o muhteşem yemeklerinden yiyebilirsiniz. Benim Kıbrıs’ta en çok vakit geçirdiğim yerlerden biri rahatlığı ve sakinliği açısından burasıdır.Eğer deniz kenarında birer bira,birer çay, yada birer duble rakı içmek isterseniz Girne Limanı kaçınılmaz bir fırsattır.Muhteşem mimarisiyle, otantik sokaklarıyla vaktinizi keyifli bir biçimde geçirebilirsiniz. Otururkende görüceğiniz üzere, şehrin tam ortasında bir kaleye sahip ve isterseniz 5 lira karşılığında gezebilir orada da çayınızı kahvenizi içebilirsiniz. Ayrıca içerisindeki ‘Batık Gemi Müzesi’çok meşhurdur. Tekrardan yolunuz girne dağ yoluna düşerse, burada Mavi Köşk gezilip tarihinin öğrenilmesi için çok önemli bir noktadır.Gezeceğiniz köşk, dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos’ın avukatlığını yapan Poolidestir. Poolides avukatlık mesliğini silah ticaretini saklamak için yaptığını öğrendim, ve bu nedenle köşkü kimsenin göremeyeceği yere yapmıştır.Gezide anlatılanlara göre, ev o dönemin limanının karşısında yapılmış ki, Poolidesh giriş çıkışlara hakim olsun.Kesinlikle bir gezginin Kıbrıs’a yolu düştüğünde gezmeli ve görmeli diyebileceğim bir yer.

                                   

 

Kuzey Kıbrıs’ın tarihini, kültürel dokusunu iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir diğer şehir ise Lefkoşa. Burası da Kıbrıs’ın en canlı noktalarından biri ve gezilecek yerler üstüne kurulu.Lefkoşa’ya geldiyseniz ilk durcağınız gezi noktası Barbarlık Müzesi.İlk gezdiğimde bu müze beni gerçekten çok etkiledi; savaş zamanını, kıbrıs halkının yaşadığı zulmü bütün detayları ile görebilirsiniz.En önemlisi bir Türk Binbaşı’sı olan Nihat İlhan’ın ailesinin katledildiği küveti mermi izlerini, kullandıkları şampuanları ve tuvaletteki kan izlerine kadar her şeyi o andaki izleriyle korunduğunu görmeniz mümkün. Savaşın, ölümün her türlüsü çok acı, çok kötü ne yazıkki. Buradan sonra diğer durağınız Girne Kapısı olmalı, ve Büyük Han’a ulaşmalısınız.Ve gitmişkende oradaki kahvelerde Kıbrıs’ın CON kahvesini içmeden dönmemelisiniz. Gezerken ayrıca Selimiye Camii’sini de gezmek mümkündür.Buranın güzelliği ara sokaklarda gizli, mutlaka camiinin arkalarındaki yerlerde fotoğraf çekilmeyi unutmayın.

 

Yorumlarınızı Paylaşın